Ona küs, buna gücen, şunu unutma, bunu silme. Merak etme hayat, koca bir silgiyle bütün bu vesveselerini ve seni siliverecek.
O zaman içinde yazılı, okudukça içini acıtan bütün o satırlar da, vakti zamanında hücrelerini morarttıklarıyla kalakalıcak.
Erteleyebildiğin herşeyi, erteleyebildiğin kadar ertele. Günleri gelmiycek. Diyeceksin ki, şu çocuklar bir büyüsün. Diyeceksin ki, şu dönem bir geçsin. Diyeceksin ki, du bakalım. Hayat bu dille konuşmaz halbuki, o hep der ki: hadi çocuklar büyümeden, bu dönem geçmeden, durup bakmadan.
Ağzında geveleyip durduğun bir sürü şeyi çıkarmadın. şişti, şişti, şişti yanakların. Bakınca görülüyor suratındaki o şişik ifade. Çıkarmadığın şeyler, sevgi sözcükleri, itiraflar, kırmamak için tuttuğun bütün o cam kırıkları hayat bittiğinde, çenenin rahatlamasıyla beraber dökülüvericek ama sessiz. Yani kimse duymayacak yine onları yazık. Çıkarsaydın görürdün, dünya laflarla sona ermez. Değişir en fazla.
Ona bakmıyorsun. Nefesine bakmıyorsun. Bakmıyorsun, suya çiçeğe çocuğa. Bir hayaline bile bakmıyorsun. Onları ‘renkli şeyler’ diye ayırmışsın. Hep siyahları yıkıyorsun, hep beyazları. Siyah beyaz oldun. Hayatın bittiğini anladığında, ki hep geç kalınır oraya, elin aceleyle gidicek renklilere. Ama tutucak gücün olmıycak artık. Burnun duruyorken kokla, ağzın duruyorken öp, elin duruyorken alkış!
Yok bilmem kimler ne der, başkaları ne buyurur! Halbuki hayat, insanları tek tek düşürdüğü gibi rahime, tek tek alır geriye. Başkaları başkadır adı üstünde. Onlar ne içini bilirler, ne düşünü. Onlar yok ki, düşünmezsen. Bir tek sen varsın, bir bilsen. Komşu, bir penceredir. Başkaları, onbeş dakika dedikodudur en fazla. Hayat bir pencereden görülmeyecek kadar büyük, ve kısa da olsa onbeş dakikadan uzundur canım.
Kendinde kusur arıyorsun. Başkalarında kusur arıyorsun. Herkeste kusur var zaten. Önemli olan kusursuzu, eşsizi, biricik olanı aramak. Hayat bitmeden önce, onları ödüllendiriyor bir şekilde. Diyor ki: sen hep doğru şeyi aradın. Bulmaktan bile mühimdir bu.
Hep, diyorsun hep aynı. Güneş bir aşağa bir yukarı, mevsimler yanyana dört tane, saat yuvarlak yirmidört kere döner. Evet onlar arkanda hep aynı şeyleri yapar. Ama sandığın kadar uzun sure yapmayacaklar bu dansı.
Bunu yapıyorlar ki, sen üzerine doğaçla. Kendi dansını bul, melodini tuttur, sözünü söyle. Sırf sen onları yap diye, dönüp duruyor zavallıcıklar. Sana bunu bir türlü anlatamadılar.
Bu okuduklarını unutup, sonsuz bir bekleyiş uydurup kendini soldurma. Hayat son nefesini alıp, seni soldurana kadar çal. Hayattan çal, çalabildiğin kadar. Yaptığın tek hırsızlık bu olsun. Oyunun sonunda, ‘don!’ dediklerinde, ellerini kaldır bedenin çıplak olsun, hiçbirşeyi sürüklememiş, biriktirmemiş ol. Yüzünde bir gülümseme olsun, ‘seni alt ettim bak! gülümsememi sonuna kadar tuttum’ gibilerden.
Nil Karaibrahimgil
4 Mayıs 2010 Salı
28 Nisan 2010 Çarşamba
Ölmeden önce okunması gereken kitaplar...
Notos Öykü dergisinin hazırladığı “Ölmeden önce okumanız gereken 40 kitap” listesi 74 yazardan 10′ar kitap belirlemeleri istenmiş ve seçilen kitaplardan en çok oy alan 40 tanesi listeye koyulmuş.
1- Don Quijote, M. de Cervantes Saavedra (1605)
2- Suc ve Ceza, Fyodor Dostoyevski (1866)
3- Memleketimden Insan Manzaralari, Nâzim Hikmet
(1966-1967)
4- Alemdagda Var Bir Yilan, Sait Faik Abasiyanik
(1954)
5- Tutunamayanlar, Oguz Atay (1971)
6- Hamlet, William Shakespeare (1600 dolaylarinda)
7- Yuzyillik Yalnizlik, Gabriel García Márquez (1967)
8- Huzur, Ahmet Hamdi Tanpinar (1949)
9- Anna Karenina, Lev Tolstoy (1873-1877)
10- Karamazov Kardesler, Fyodor Dostoyevski (1880)
11- Kara Kitap, Orhan Pamuk (1990)
12- Ilyada, Homeros (MO 9.-7. yuzyil)
13- Odyssia, Homeros (MO 9.-7. yuzyil)
14- Savas ve Baris, Lev Tolstoy (1865-1869)
15- Ilahi Komedya, Dante Alighieri (1307-1321)
16- Binbir Gece Masallari (8.-9. yuzyil)
17- Madame Bovary, Gustave Flaubert (1856)
18- Donusum, Franz Kafka (1915)
19- Ecinniler, Fyodor Dostoyevski (1872)
20- Butun Oykuleri, Anton Cehov (d.o. 1860-1904)
21- Kucuk Prens, Antoine de Saint-Exupery (1943)
22- Ince Memed, Yasar Kemal (1955)
23- Denemeler, Michel de Montaigne (1572-1588)
24- Ulysses, James Joyce (1922)
25- Yunus Emre Divani (d.o. 1238?-1320?)
26- Mesnevi, Mevlana Celaleddin Rumi (1278, en eski nushasi)
27- Dava, Franz Kafka (1913)
28- Budala, Dostoyevski (1868)
29- Mrs. Dalloway, Virginia Woolf (1925)
30- Son Siirleri, Nâzim Hikmet (1970)
31- Macbeth, William Shakespeare (1606)
32- Kizil ile Kara, Stendhal (1830)
33- Malte Laurids Brigge’nin Notlari, Rainer Maria Rilke (1910)
34- Kayip Zamanin Izinde, Marcel Proust (1917-1925)
35- Ses ve Ofke, William Faulkner (1929)
36- Gonulcelen, J.D. Salinger (1951)
37- Seyh Bedrettin Destani, Nâzim Hikmet (1936)
38- Bir Dugun Gecesi, Adalet Agaoglu (1979)
39- Evliya Celebi Seyahatnamesi (1898-1938)
40- Kotuluk Cicekleri, Charles Baudelaire (1857)
31 Mart 2010 Çarşamba
'BEN HAYATI SEÇMEMEYİ SEÇİYORUM'
''Hayat sıkıcı ve anlamsız. Büyük umutlarla başlıyoruz, sonra çuvallıyoruz. Hepimiz bir gün büyük sorulara cevap bulamadan öleceğimizi keşfederiz. Hayatımızın gerçeğini farklı biçimlerde yorumlayacak dolambaçlı düşünceler geliştiririz, bedenimizle büyük şeylere, gerçek şeylere dair kayda değer bir bilgiye uzanmaksızın. Aslında, kısa ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir hayat yaşar, sonra da ölürüz. Kendimizi her şeyin tamamen anlamdan yoksun olmadığına inandırmak için hayatlarımızı bokla doldururuz; kariyerle, ilişkiyle falan...
… Bizi seç. Hayatı seç… Çamaşır makinesi seç, araba seç, bir kanepeye oturup ağzına berbat şeyler tıkıştırarak beyin uyuşturucu ve ruh çökertici aptal televizyon programları seyretmeyi seç. Bir huzur evinde üzerine sıçıp işeyerek çürümeyi, bencil ve kafayı yemiş çocukların için bir utanç kaynağı olmayı seç. Hayatı seç.
İyi de, ben hayatı seçmemeyi seçiyorum.''
Irvine Welsh "Trainspotting"
… Bizi seç. Hayatı seç… Çamaşır makinesi seç, araba seç, bir kanepeye oturup ağzına berbat şeyler tıkıştırarak beyin uyuşturucu ve ruh çökertici aptal televizyon programları seyretmeyi seç. Bir huzur evinde üzerine sıçıp işeyerek çürümeyi, bencil ve kafayı yemiş çocukların için bir utanç kaynağı olmayı seç. Hayatı seç.
İyi de, ben hayatı seçmemeyi seçiyorum.''
Irvine Welsh "Trainspotting"
2 Mart 2010 Salı
15 Şubat 2010 Pazartesi
sesiz cığlık..?
bugun hayattan boğuldugum yoruldugum o ucurumun kenarında yürüdügüm günlerden biri bugun.. uzun zamandır yapmadıgım birşeyi tekrar yapıyorum bugun salacak sahilinde bir bankta oturmuş denizi dinliyorum...
bana hayatın çığlıklarını anlatıyor, dinliyorum sesizce,
ne kadar oldu buraya geleli bilmiyorum ama denizin sesi huzur dolu,
ne zaman, ne insanlar, ne de başka birşeyi sonsuz bir huzur hakim..
bu huzuru yavru martının kulak yırtan cığlıkları..bozuyor sadece ara ara..
bütün sıkıntılarımı içine hapsetigim kafesten cıkartıp salı veriyorum ucsuz bucaksız gök yüzüne
kalsam burda bu an hiç bitmese keşke.. yaşamak ne kadar zor.. imkansızı kovalamak hayatı yaşamak..
bana hayatın çığlıklarını anlatıyor, dinliyorum sesizce,
ne kadar oldu buraya geleli bilmiyorum ama denizin sesi huzur dolu,
ne zaman, ne insanlar, ne de başka birşeyi sonsuz bir huzur hakim..
bu huzuru yavru martının kulak yırtan cığlıkları..bozuyor sadece ara ara..
bütün sıkıntılarımı içine hapsetigim kafesten cıkartıp salı veriyorum ucsuz bucaksız gök yüzüne
kalsam burda bu an hiç bitmese keşke.. yaşamak ne kadar zor.. imkansızı kovalamak hayatı yaşamak..
3 Eylül 2009 Perşembe
1995.. rüyamı gercekmiii !...
hep rüyalarımda gördügüm o ulu cınar ağacının altında uzanmışım yaprakların arasından gökyüzüne bakıyorum.. sanırım buda düş.. diye hayıflanıyorum bir anlığına..ama o tenimi okşayan rüzgar yok düş olamayaçak kadar gercek nedense hiç kalkasım yok toprak kokusu rüzgarın sesi .. yıldızlar o kadar çokki..bu nasıl olabilir en son hatırladıgım şey biri bana sesleniyordu tanıdık bir ses içim rahatlatan bir ses işte yeniden o ses yine kulaklarımda ama neden bu kadar hüzünlü arada hıçkırıklar.. ağlıyormu yoksa evet ağlıyor ama neden acaba bi kalka bisem o kadar tanıdıkki sesi içimde öyle güzel bi huzur doluyorki sesini duyunca ama hıçkırıklarıysa bir o kadar dağlıyor içimi seslenmek istiyorum burdayım ne olur ağlama demek istiyorum ama boğazım dügümlenmiş sanki sesim cıkmıyor sanki felç olmuş gibiyim bu mümkünmü az önce binlerce yaprakla dolu olan o ulu cınar ağacının yaprakları sararmış ve dökülüyor gökyüzünü binlerce sarı yaprak kaplıyor ne kadar güzel bi manzara diyorum hep sevmişdir son baharı o mat renkleri sarı turuncu kırmızının envai ceşitliligini bir an irkiliyorum ben nerdeyim.. neden kıpırdayamıyorum.. bu ağaç.. yapraklar.. bu sesonca soruya ragmen anlamsız bir huzur var içimde nedense paniklemek yada korku hissetmiyorum.. ayak ucuma diz cöktü siyahlar içinde biri o ses evet ses cok derinden geliyor karşımda duruyor ama sanki cok uzaktan konuşuyor bi sorabilsem senkimsin neden yardım etmiyorsun bana...beynimi tırmalayan o soru bu ses neden bu kadar tanıdık geliyor bana neden..!irkiliorum.. hayır olamaz.. o sensin...
5 Temmuz 2009 Pazar
Hayel mi Gerçekmi ? bir ana dünyaları sığdırmak..
Dün uzun ama bir o kadar kısa bir yolçuluk yaptım gecmişle gelecek arasında...
Nerde olduğumu, Nereden geldiğimi ve Nereye gitiğimin hesabını sordum kendime..!
Uzun zamandır yapmadığım, yapamadığım bir yanılsamalar sinsilesi fikir telaakkisi..!
Bulunduğum andan kopup geçmişe ile gelecege arasında gidip geldigim belkide huzur ve huzursuzluğu ne kadar cok hisedersem o kadar yaşadığımı fark etiğimi hatırlatan bir an
Evet bir andı muhtemeldirki bir kaç saniye o kadar kısa bir sürede geçmişin hataları, başarıları ve hüzünleri gözümün önünden akıp gidiyor ve aralara gelecekte neler olabileceği bir senaryo veya bir filim gibi gözümün önünden akıp geciyor yok yok bu şekilde olmamalı deyip yeni bir hikaye yeni bir yaşam cizdigim bir an...
Hayal perestlik belkide!
Belki yaptıgım en büyük hata bu kim bilir..
benim için bir yaşamın içiinde bin yaşam yaşamak hayel kurmak..
hayal kurmaktan vazgectigimde yaşamaktan vazgectigimi anladım......
uzunca bir süredir hayallerden uzak yaşıyordum..
yaşama gücümü o bir kaç saniyede yaşanan mutluluklardan hüzünlerden aldıgımı unutmuşum..
hayata küsmüş kendime küsmüş..
hayat denilen bir yaşam evet peki ama hayatın içinde yaşanan binlerce yaşam !
hayelleri olmayan insanlar kitaplarda başkalarının hayellerini yaşar o hayellerde yeşeren yaşamlara kapılıp farklı diyarlara giderler hiç bir zaman olamaycakları karekterlere bürünür o yaşamları yaşarlar kimi zaman bir korsan olurlar kimizan bir astronot kimi zaman küçük bir coban ..
Oysahayeller dile gelse kalemin hafif dokunuşları ile kağıda dükülse binlerce kitap olur her biri birbirinden tutkulu acınaklı yaşamdolu...
hiç sonu olmayan onca hikaye onca yaşam..
Nerde olduğumu, Nereden geldiğimi ve Nereye gitiğimin hesabını sordum kendime..!
Uzun zamandır yapmadığım, yapamadığım bir yanılsamalar sinsilesi fikir telaakkisi..!
Bulunduğum andan kopup geçmişe ile gelecege arasında gidip geldigim belkide huzur ve huzursuzluğu ne kadar cok hisedersem o kadar yaşadığımı fark etiğimi hatırlatan bir an
Evet bir andı muhtemeldirki bir kaç saniye o kadar kısa bir sürede geçmişin hataları, başarıları ve hüzünleri gözümün önünden akıp gidiyor ve aralara gelecekte neler olabileceği bir senaryo veya bir filim gibi gözümün önünden akıp geciyor yok yok bu şekilde olmamalı deyip yeni bir hikaye yeni bir yaşam cizdigim bir an...
Hayal perestlik belkide!
Belki yaptıgım en büyük hata bu kim bilir..
benim için bir yaşamın içiinde bin yaşam yaşamak hayel kurmak..
hayal kurmaktan vazgectigimde yaşamaktan vazgectigimi anladım......
uzunca bir süredir hayallerden uzak yaşıyordum..
yaşama gücümü o bir kaç saniyede yaşanan mutluluklardan hüzünlerden aldıgımı unutmuşum..
hayata küsmüş kendime küsmüş..
hayat denilen bir yaşam evet peki ama hayatın içinde yaşanan binlerce yaşam !
hayelleri olmayan insanlar kitaplarda başkalarının hayellerini yaşar o hayellerde yeşeren yaşamlara kapılıp farklı diyarlara giderler hiç bir zaman olamaycakları karekterlere bürünür o yaşamları yaşarlar kimi zaman bir korsan olurlar kimizan bir astronot kimi zaman küçük bir coban ..
Oysahayeller dile gelse kalemin hafif dokunuşları ile kağıda dükülse binlerce kitap olur her biri birbirinden tutkulu acınaklı yaşamdolu...
hiç sonu olmayan onca hikaye onca yaşam..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)